“Lamarck(1744-1829) Evrim Teorisi” denildiğinde akla
gelen ile günümüzde “Evrim Teorisi” denildiğinde anlaşılan
arasında çok ciddi farklar bulunmaktadır. Türlerin birbirlerinden
değişerek oluştuklarını ifade eden detaylı bir biyolojik
teoriyi ilk olarak ortaya koyma ayrıcalığı Lamarck’a aittir.
Lamarck, evrim sürecinin yavaş aşamalarla gerçekleştiğini
ve birçok nesil geçtikten sonra yepyeni bir türün oluştuğunu
söyledi. Evrim, ufak aşamaların zaman boyutu içerisinde
birbirine eklenmesiyle gerçekleşen dikey bir aşamaydı
ve bu yüzden hissedilemiyordu.
Canlıların kompleks ve mükemmel
yapısı çok uzun bir zaman sürecinde oluşmuştu
Lamarck, çevredeki değişikliklerin canlılarda yeni ihtiyaçlar
doğurduğunu, bu ihtiyaçlar sonucunda canlıların hareketlerinin
bedenlerinde değişiklikler oluşturduğunu ve bu
değişikliklerin sonraki nesillere aktarıldığını söyledi.
Darwin, Lamarck’tan 50 yıl sonra Türlerin Kökeni adlı
eserini (1859) yazdıktan sonra da Lamarckçılık yepyeni formatlarla
savunulmaya devam etti. Ancak 20. yüzyılın ilk yarısında
genetikteki gelişmeler Yeni-Lamarckçılığın ilerlemesini
durdurdu. Darwin’in doğal seleksiyon fikrini savunanlara karşı
Lamarckçılık, canlının çevresel faktörlere tepki verdiğini ve
kendine içkin özelliklerle evrildiğini savunuyordu ki bu yaklaşımı
daha ümitvar, daha pozitif bir yaklaşım olarak değerlendirenler
oldu: Hayat, doğanın içinde cevap veren aktif bir
unsurdu, çevresel faktörlere karşı pasif bir konumda değildi.
Bazı Marksistler, Evrim Teorisi’ni birçok yönden destekleseler
de “doğal seleksiyon” fikrini kapitalizme yakın buluyorlar ve
güçlünün ayakta kalmasını söyleyen bu fikre karşı Lamarck’ı
destekliyorlardı.Bu da ilerleyen sayfalarda görülecek olan,
bilimsel yaklaşımların siyasal ideolojilerden ve sosyolojik ortamdan
tamamen bağımsız olarak değerlendirilemeyeceğinin,
sosyolojik unsurların bilimsel çalışmanın yapıldığı ortamı ve
yapılış tarzını (paradigmayı) etkileyebildiğini gösteren örneklerden
birisidir
ERASMUS DARWIN
Erasmus Darwin (1731-1802), “Evrim Teorisi” ismiyle bütünleşmiş olan Charles Darwin’in dedesidir ve eserlerinde torunundan önce canlıların bir evrim süreciyle oluştuğunu savunmuştur. Onun eserleri, kendi döneminde özellikle Alman doğa felsefecilerinin ilgisini çekmiştir.
Ama modern zamanlarda, Charles Darwin’in dedesi olması onun asıl ilgi çekme sebebi olmuştur. Erasmus Darwin, Lamarck ile aynı dönemde, hatta ondan birkaç yıl önce, onunkilere çok benzer fikirleri savunmuştur. O da, Lamarck ve 18. yüzyılın birçok düşünürü gibi daha basit olan canlıların “kendiliğinden türeme” yoluyla oluştuklarını savunuyordu.
Lamarck ile asıl önemli benzerliği, canlıların çevreyle etkileşim sonucunda yeni özellikler kazandıklarını ve bu özellikleri sonraki nesillere kalıtım yoluyla aktardıklarını söylemesidir. Erasmus’un 1794 yılında yazdığı ve en önemli eseri olan Zoonomia’da, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılmasının evrimdeki rolüne ilişkin sözlerini Fairfield Osborn, bu yaklaşımın ilk ifade edilmesi olarak göstermektedir.
Charles DARWIN
Her ne kadar Darwin’den (1809-1882) önce canlıların evrim geçirdiği ortaya konulmuş, Darwin’den sonra genetikteki ilerlemelerle görüşlerinde düzeltmeler yapılmış olsa da “Evrim Teorisi” birçok kişinin zihninde Charles Darwin ile özdeşleşmiştir. Hatta birçok kişi “Evrim Teorisi” ifadesi yerine “Darwinizm” demeyi tercih etmektedir.
Charles, daha önce dedesinin Zoonomia adlı eserinde okuduğu bu görüşlerden başta çok etkilenmediğini söyler fakat bu sürecin kendisinin Türlerin Kökeni’ni yazmasını desteklemiş olabileceğini de belirtir
Charles Darwin, 1836’da Beagle yolculuğunu bitirir, 1837- 1839 yılları arasında Beagle gezisiyle ile ilgili notlarını yayına hazırlar ve Türlerin Kökeni’ni yazmak üzere ilk not defterini açar.
Darwin en ünlü eseri olan Türlerin Kökeni’ni ilk olarak 1859 yılında yayımlar, bu eser dışında on dokuz kitap daha yazmıştır ama hiçbiri bu eser kadar önemli değildir.
Tam adı şöyledir: Doğal Seleksiyon Yoluyla Türlerin Kökeni Üzerine ya da Yaşam Mücadelesinde Avantajlı Irkların Korunması; Orijinal İngilizce adı: ‘On The Origin of Species by Means of Natural Selection or The Preservation of Favoured Races in The Struggle for Life.
Bu çalışma, Darwin’in Evrim Teorisi’ni ilk olarak açıkladığı çalışmadır. Darwin’in bu çalışmasının adından da anlaşılacağı gibi, onun Evrim Teorisi’nin en önemli unsuru “doğal seleksiyon”dur. (Seleksiyon ifadesi ‘ayıklanma’ ve ‘seçilim’ olarak da çevrilmektedir.) Bu çalışmasında; 1837 yılından beri tuttuğu notlarından, 1838 yılında okuduğu Papaz Malthus’un Nüfusun İlkeleri adlı eserinden, 1842’de hazırladığı kuramının 3-5 sayfalık özetinden, 1844’te bu özeti 230 sayfaya genişletmesinden ve 1856’daki Lyell’in teşvikleriyle giriştiği çalışmalarından yararlandı.
1858 Eylülü’nde Lyell ve Hooker’ın ısrarlı tavsiyeleriyle 13 ay ve 10 günlük bir çalışmayla 1859 yılının Kasımı’nda Türlerin Kökeni’ni yayımladı. Daha sonra önemli eklemeleri ve düzeltmeleri olduysa da Darwin’in “başyapıtım” dediği eserinin özü diğer baskılarda aynı kaldı.252 Eser 1860’ta 2. baskısını, 1861’de 3. baskısını, 1866’da 4. baskısını, 1869’da 5. baskısını, 1872’de 6. baskısını yaptı ve her baskıda düzeltmeleri oldu.
Kaynak : Caner Taslaman