Cinsel yönelimin
cevre faktörü,psikolojik ve özenmenin dışında bıyolojık faktörün de etkısı
olduğu anlaşıldı.
Bu konuda yapılan araştırmalar cinsel eğilimin genetik,
epigenetik, doğum öncesi rahim içi hormonların etkisi ve nörolojik kaynaklı
olduğu anlaşıldı.
Homoseksüellik geni
aranıyor
Yapılan birçok çalışma her ne kadar homoseksüelliğin genetik
kaynaklı olabileceğinin ipuçlarını verse de bu konuda etkili kaç genin olduğu
ve bu genler üzerinde kaç varyantın olduğu halâ net olarak bilinmiyor.
Esas konuya geçmeden önce hazır yeri gelmişken
homoseksüellik konusunda geçmiş yıllarda yapılan önemli araştırmalardan
birkaçını başlıklar halinde verelim.
Karşılaştırmalı beyin taramalarında gerek geylerin gerekse
lezbiyenlerin beyin yapısının heteroseksüel akranlarından farklı olduğu tespit
edildi.
İkizlerle ilgili yapılan birçok çalışma cinsel yönelimin
genlerle bağlantılı olduğunu işaret ediyor.
Homoseksüel erkek kardeşler ile yapılan çalışmalar geylerin
% 67’sinin X kromozomunun Xq28 bölgesinde farklılıklar olduğunu gösteriyor.
Genom çapında yapılan diğer araştırmalar homoseksüel
erkeklerde sadece X kromozomunun Xq28 bölgesinin farklı olmadığını, bunun
dışında 7. kromozomun 7q36, 8. kromozomun 8p12 ve 10. kromozomun 10p26
bölgelerinin de farklı olduğunu gösteriyor.
Kore Bilim ve Teknoloji Enstitüsü tarafından dişi fareler
ile yapılan ilginç bir başka araştırma ise cinsel yönelimde genlerin ne kadar
etkili olduğunu gösteren bir başka örnek.
Bu araştırmada FucM geni tamamıyla iptal edilen dişi farelerin diğer
dişi farelere karşı erkeksi cinsel davranış sergiledikleri belirlendi.
X kromozomu ile yapılan bir başka çalışmada erkeklerde
homoseksüellik ile ilgili genlerin anne kaynaklı olduğunu işaret ediyor. Buna
göre homoseksüel erkekler anne tarafında, baba tarafına göre daha çok
homoseksüel kuzen ve dayıya sahipler(Bu oran Anne tarafından %13 dayı, baba
tarafından %6 amca).
Erkek kardeşlerin doğum sırasının da erkeklerde cinselliği
etkileyen epigenetik bir başka faktör olduğunu gösteriyor. Fraternal birth
order effect denilen bu durum, her doğan erkek çocuk, kendisinden sonra doğacak
erkek kardeşinin homoseksüel olma ihtimalini yaklaşık % 33 oranında artırıyor.
Prenatal androjen model olarak adlandırılan bir başka epigenetik
faktör ise hamilelik süresince anne tarafından salgılanan veya anne tarafından
ağız yolu ile alınan androjen hormonunun doğacak olan kız çocukların gelecekte
lezbiyen olma ihtimalini artırdığını gösteriyor.
Diğer bir yandan Chicago Üniversitesi tarafından yapılan ve
7 Aralık 2017 tarihinde Nature dergisinde yayınlanan çok önemli bir araştırmaya
görede ,dikkat çeken iki yeni mutasyon keşfedildi.
Genetik varyasyonların, yani SNPs
lerin geniş çaplı araştırıldığı Genome-wide association study adlı proje
kapsamında yapılan çalışmada, 1077 homoseksüel ve 1231 heteroseksüel erkeğin
DNA örnekleri incelendi ve deneklerin genomlarında meydan gelen tek harflik
mutasyonlar(SNPs) karşılaştırıldı. Yapılan analizler sonunda genomun iki farklı
Lokusunda(bölgesinde) erkeklerde cinsel yönelimi etkileyebilecek anlamlı iki
gen varyantı yani noktasal mutasyon (SPNs) keşfedildi ve bu iki noktasal
mutasyonun homoseksüel erkeklerde heteroseksüellere göre daha yaygın olduğu
tespit edildi.
Cinsel yönelimin karmaşık genetik yapısı
göz önüne alındığında bu iki gen varyasyonunun homoseksüelliğin anlaşılmasında
iyi bir ipucu olacağı söyleniyor.
Nedir bu mutasyonlar ?
Birinci mutasyon 13. kromozomda
SLITRK5 ve SLITRK6 genleri arasında yer alıyor.
SLITRK geninin görevi nedir?: SLITRK
Gen Ailesi, nöronal gelişimde önemli rol oynayan bir gen grubudur. Önceki
yıllarda yapılan araştırmalarda bu gen ailesinin „Nöropsikiyatrik“
davranışlarda da önemli rol oynadığı tespit edilmişti.
SLITRK geninin Nöropsikiyatrik
davranışlarda rol almasından yola çıkan araştırmacılar bu genin cinsel
yönelimde de etkili olabileceği düşünerek SLITRK genini mercek altına aldılar
ve genin özellikle hipotalamus ve talamus arasında yer alan Diensefalon’da(ara
beyinde) aktif olarak çalıştığını buldular. Daha sonra yapılan beyin
taramasında beynin bu bölgesindeki hücre yoğunluklarının homoseksüel ve
heteroseksüel erkeklerde farklı olduğunu tespit ettiler.
Sonuç olarak SLITRK6 genindeki tek
harflik bir mutasyon protein yapısının değişmesine ve buna bağlı olarak da ara beyindeki
hücre yoğunluğunun farklılaşmasına sebep oluyor. Bu farklılığın cinsel yönelimi
nasıl etkilediği konusu henüz tam olarak bilinmiyor. Bunu için de ayrı bir
araştırma yapılması gerekiyor.
2. Mutasyon (Lokasyon: Chr14: 81445087
– 81445155, rs4411444 SNV A -> G)
Homseksüellik ile Guatr/Tiroid
bağlantısı: Keşfedilen bu ikinci mutasyon, homoseksüel erkeklerin 14.
kromozomunda tiroid hormonu sentezleyen TSHR reseptör geninde bulunuyor. Bu
gende meydana gelen değişiklikler tiroid bezinin aşırı çalışmasını ve buna
bağlı olarak da Basedow hastalığı(Toksik guatr) gibi tiroid hastalıkların
ortaya çıkmasına sebep oluyor. Yapılan bu çalışmada TSHR geninin, hipokampüs
dahil olmak üzere 10. kromozomun çeşitli bölgelerinde de aktif olarak çalıştığı
tespit edildi.
İlginç olan başka bir konu ise daha
önce yapılan çalışmalardaki bulgulardı. Bu bulgular bazı tiroid rahatsızlıkları
ile homoseksüellik arasında bir bağlantı olabileceğini gösteriyordu. Örneğin,
Danimarkalı araştırmacıların bu konuda yaptığı bir araştırma homoseksüel
erkeklerin heterosexuel erkeklere göre daha fazla tiroid rahatsızlıklarına
yakalandıklarını gösteriyordu ve ayrıca hamilelik süresince tiroid rahatsızlığı
çeken annelerin daha fazla homoseksüel erkek çocuk doğurdukları elde edilen
bulgular arasındaydı.
Konu hâlâ çok spekülatif
Genome-wide association study
çerçevesinden yapılan bu çalışmadan elde edilen bulgular halâ çok spekülatif.
Çünkü araştırmaya katılan denek sayısı çok az. Her ne kadar denek sayısı az olsa da elde edilen bulgular bize
homoseksüelliğin muhtemel genetik bağlantıları konusunda bazı ipuçları veriyor.
Bu muhtemel bağlantıları güçlendirmek için daha çok sayıda katılımcının genetik
bilgilerine ihtiyaç var. Bu amaçla Genome-wide association study çerçevesinde
daha geniş çaplı yeni araştırmaların hazırlıkları başladı.