Ekspresyonizm Dışavurumculuk çağdaş resim dünyasında önemli yeri olan
bir akımdır. Ekspresyonizm modern bir akım olarak 1890’larda Norveçli sanatçı
Edvard Munch, Avusturyalı Gustav Klimt, Belçikalı James Ensor gibi sanatçıların resimleriyle
başlamıştır.
Politik istikrarsızlık ve
ekonomik çöküntü ortamında Almanya’da pozitivizm ve naturalizm ve empresyonizm
akımlarına karşı olarak ortaya çıkmıştır.
Ekspresyonizm akımı, doğanın olduğu
gibi aktarılmasını hoş karşılamaz, bunun yerine duyguların ve iç dünyanın etkisine
dikkat çeker. Gerçek görüşün yerine sanatçının kendine özgü görüşü üzerinde
durur.
Modernizm, bilim ve teknoloji
alanlarında yaşanan hızlı gelişmeler,bu dönemde Almanya’da ve Fransa’da yaşayan herkes bu hızlı
gelişmeden memnun değildi. Doğayı seven, din konusunda duygusal olan, ve ahlak
kurallarının tamamen yok edilmesinden korkan insanlar ortaya çıkmaya başladı.
Bu insanlar bir araya gelerek ‘Die
Brücke / Köprü’ adlı grubu kurdular. Onları bir araya getiren; yalnızlıkları,
acıları, karamsarlıkları, dini ve insani değerleri savunma ve sorgulama
istekleriydi.
İzlenimcilik/Empresyonizm estetiğine tepki gösteren herkes kısa süre içerisinde Ekspresyonist yani Dışavurumcu olarak tanınmaya başlandı.
İzlenimcilik/Empresyonizm estetiğine tepki gösteren herkes kısa süre içerisinde Ekspresyonist yani Dışavurumcu olarak tanınmaya başlandı.
İzlenimciler yani Empresyonistler yalnızca gerçeği tanıtmak,
gördüklerini tuvale aktarmak istiyorlar. Ruhsal devinimlerini tuvale aktarma
gibi bir amaçları yoktur.
Ekspresyonizm Sanat Akımının Temel Unsurları
Ekspresyonizm ’in doğuşuna çok büyük etki eden üç unsur vardır.
Bunlar; Edvard Munch, Van Gogh, Afrika Sanatı ve Fovizm (Yırtıcılık)’dir.
Şimdi asıl konumuz olan Ekspresyonist resim üslubundan bahsedelim.
Öncelikle renk kullanımlarının oldukça güçlü olduğunu söyleyebiliriz.
Bu sanatçıların amaçları ruhlarındaki karmaşık ve güçlü duyguları
tuvallerine aktarabilmektir. Bunun için renkleri tüpten çıktığı gibi doygun ve
güçlü kullanırlar. Yani ait duygularını sert bir şekilde tuvale aktarmak
istiyorlar.
Tabi bu yüzden her şeyi göründüğü gibi değil de, kendi içlerinde,
ruhlarında ve zihinlerinde oluşan biçimleriyle tuvallerine aktarıyorlar. Bir objeye
bakıyorlar ve onu göründüğü gibi değil, o nesneye karşı hissettikleri şekilde
veya o resmi yaparken hissettikleri duyguya göre resmediyorlar.
Derleyen-düzenleyen : Aysel Buşman